Boşanma Davaları Üzerine
Türk aile hukuku sistemimizde AİLE BİRLİĞİ VE AİLENİN KORUNMASI esastır. Ailelerin devam etmesi temel düşünce olması nedeniyle boşanmaların istisnai olarak ve zorunlu hallerde uygulanması gerekir. Hepimizin temennisi de hiçbir ailenin birlikteliğinin bozulmaması ve özellikle küçük çocukların ana ve baba ile birlikte büyümesidir. Genel kural ve temenniler bu şekilde olmakla beraber bazen evlilikler öyle bir noktaya gelir ki artık çiftlerin boşanmaları ve ayrı yaşamaları hem eşler hem de çocuklar açısından yararlarına olacaktır. İşte bu noktanın ne zaman oluştuğu ve hukuk sistemimizin de boşanma gerekçeleri ve usulüne bakış açısı olayın psikolojik boyutundan öte boşanma davalarını yürüten avukatlar ve aile mahkemeleri hakimleri ile konunun uzmanlarını ilgilendirmektedir.
Boşanma davaları alanında uzmanlaşmış bir avukat taraflardan birini dinlediğinde olayı sadece ücret alacağı bir dava olarak görmeyip; halen evliliğin kurtulma şansı var mı veya hakikaten boşanmak için gerekli şartlar oluşmuş mu hususlarını araştırmalıdır. Zira yirmi yıllık meslek hayatımda boşanma davası açmak üzere görüşme yapmasına rağmen henüz o aşamada olmadığını fark ederek vazgeçen ve uzun yıllar evliliğini gayet güzel sürdüren eşlerle karşılaştığımız vakalar da olmuştur.
Bazen de öyle olaylarla karşılaşılır ki; yasal anlamda boşanmak için hiçbir sebep olmamasına rağmen ortak hayat; taraflardan biri veya her ikisi için de çekilmez hal almıştır ki evlilik rıza ile sonlandırılmak istenir. Bu aşamada şayet tarafların evliliğinin üzerinden en az bir yıl geçmişse ve tazminat, nafaka ve velayet hususlarında anlaşma sağlanmışsa bir protokol düzenlenerek ANLAŞMALI BOŞANMA şeklinde boşanma gerçekleşir. Boşanma davaları açısından en çabuk, pratik, tarafları rencide etmeden gerçekleşen boşanma şeklidir. Genel olarak ortak çocuğun olmadığı, veya ortak çocuk olsa da nafaka talep edilmediği ya da paylaşılacak malların olmadığı durumlarda tercih edilmektedir. İstisnai olarak tabi ki tarafların maliki olduğu fazla sayıda menkul ve gayrimenkul malların da mevcut olduğu ve nafaka,tazminat ve malların paylaşımı hususunda da anlaşmanın sağlanarak boşanmanın çekişmesiz bir şekilde gerçekleştiği durumlar mevcuttur.
Boşanmanın anlaşmalı olmayıp çekişmeli olması halinde tazminat,nafaka, velayet, mal rejimleri ve malların tasfiyesi gibi konularda neticenin nasıl hasıl olacağı başlıbaşına uzmanlık alanları olup bu hususlara ileride değinilecektir. Öncelikle boşanma davalarında tüm bu hususlardan ilk olarak BOŞANMANIN GERÇEKLEŞMESİ İÇİN KUSUR SORUNU ön plana çıkmaktadır. Boşanmak isteyen davacı eş boşanma davası açmak ve dava sonunda boşanabilmek için kendisi KUSURSUZ VEYA DAVALI EŞİNDEN DAHA AZ KUSURLU olmalıdır. Davalı eş kusursuz ise ve davacıdan boşanmak istemiyorsa davacının kusurlu ya da daha ağır kusurlu olması halinde DAVA REDLE SONUÇLANACAKTIR. Her ne kadar davacı eşler bu durumu kabullenmese de HUKUK SİSTEMİMİZDE HİÇ KİMSE KENDİ KUSURUNDAN YARARLANAMAZ İLKESİ GEREĞİ dava reddedilmektedir. Bu durumun tek istisnası davalının bu kuraldan yararlanmak istemesinin hakkın kötüye kullanılması sayılacağı hallerdir. Kendisi kusurlu olduğu halde boşanmak isteyen eşlerin izleyebileceği yol haritası ile hangi hallerde eşlerin kusurlu sayılacağı hususlarına diğer söyleşi ve makalelerde yer verilecektir…